Yalnız Şehrim
Yalnız Şehrim
PR Uzmanı Özge Güleryüz
htygazete@gmail.com - 05344876743
Hatay M.Ö. 300 yılında başlayan ve günümüze kadar süren hikayesi içinde mimari ve kültürel mirası ile kadim bir kent, 4000 yıllık geçmişe sahip dünyada kurulan ilk şehirdir. Dünyada meşalelerle aydınlatılan ilk sütunlu cadde olan HEROD CADDESİ (KURTULUŞ CADDESİ) Antakya’dadır. Roma döneminde yapılan ilk Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmıştır. St. Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın yayıldığı ilk mağara kilise buradadır.. Habib-i Neccar Camii Anadolu’da yapılan ilk cami Antakya’dadır. Antakya Mozaik Müzesi mozaikleri bakımından dünyada ikinci sıradadır. Bu zamana kadar depremlerle 7 defa olduğu gibi bir defa daha yıkılıp tekrar kurulacak olan bu kültürel mirasını nesiller boyunca korumayı başaracak bir şehirdir Hatay.
Farklı dünya bakışına ve farklı inançlara sahip insanların beraber yaşadıkları, kardeşliğin hakim olduğu, bütün insanlığa örnek olacak barış, dostluk ve kardeşlik kenti, medeniyetler şehri Hatay’ım canım memleketim.
Takvim yapraklarımızın hızla tükendiği, doğal afetin üstünden tam 6 ay geçti. Normal olmayan bir durumu normalleştirmemiz isteniyor bizden. İnsanlar nasıl normalleşir bilmiyorum susuz, evsiz, işsiz, annesiz, babasız, evlatsız ve en acısı memleketsiz. Hava sıcaklığının 40 dereceye yükseldiği bu günlerde insanlar içmek için Su bulamıyorlar, kalmak içinse ev. Hala çadırlarda kalmak zorunda olan insanlar var Hatay’da. bu durumu dile getirdiklerinde ise yeter artık kendinizi acındırmayın cümlesini duydular. Hayır Hatay kendini kimseye acındırmıyor. Siz bu durumu acı bir durum olarak görüyorsunuz ama bu durumun tam ortasında yaşıyor bu insanlar.
Bu bir afet yaşanabilir Hatay’ın 1.dereceden deprem bölgesi olduğunu, zeminin sıvı zemin olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat bizim isyanımız buna değil. Bizim isyanımız yalnızlığa terk edilmeye, bizim isyanımız ölüme terk edilmeye, bizim isyanımız verdiğimiz canlara, bizim isyanımız kimsesizliğe, bizim isyanımız memleketsizliğe.
Benim memleketimin sokakları çiçek kokardı şimdi ise ceset, benim memleketim insanları yardım severdi şimdi ise yardıma muhtaç, benim memleketim cennetti şimdi ise cehennem, benim memleketim güzeldi birini içine alınca bırakmazdı severdi o kişi de onu severdi şimdi ise memleketime gelen insanlar benim güzel şefkatli memleketimden arkasına bakmadan kaçıyor çünkü benim memleketim ceset kokuyor, benim memleketim toz bulutu içene sıkışmış bir küre gibi içine kimse giremiyor bir insan evi yıkılınca değil memleketi yıkılınca evsiz kalırmış çok doğru ve haklı bir cümle bizim evlerimiz, hayallerimiz 60 saniye de yerle bir oldu bizim memleketimiz 60 saniyede hayalet şehir oldu. Eskiden ışık saçan caddeleri vardı, işten çıktıktan sonra saray caddesine iner bütün günün yorgunluğunu o caddede bırakırdık, her yanımızdan geçen kişi ile kesin başka bir zamandan karşılaşmış olurduk ve başımızı öne eğer küçük bir tebessüm ile selamlaşırdık. O cadde de şarkılar söylerdi insanlar hiç birbirlerini tanımasalar bile bir şarkıda buluşurlardı, şarkı bitince dağılır eski Antakya’nın taşlı ışıl ışıl sıcacık, mutluluk kokan sokaklarında yürümeye devam eder bulduğumuz bir kafenin kapısında içeri girer, Süvari kahveleri içer, dostlarımızla sohbetler eder ve sonunda evimizin bir köşesi gibi olan Köprübaşında vedalaşırdık dostlarımızla. Hataylı olan herkesin bir fotoğrafı vardır Asi kenarında, Atatürk parkında, Saray caddesinde...
Hataylı olan herkes uzun çarşının taşına toprağına sinen baharat kokusunu, kömbe kokusunu ve lezzetiyle eşsiz künefe tadını bilir.
Şimdi ise ne dönecek bir evimiz ne yollarında yürüyeceğimiz çarşımız ne sohbetle içeceğimiz süvari kahvemiz, ne de kokusuyla mest olduğumuz kömbemiz, ne tadıyla ün salmış künefemizi yiyecek bir
yerimiz kalmadı yaşadığınız felaketin üstünden aylar geçti enkazları hayallerimizle birlikte hala yerinde duruyor.
Size yaşadığımız felaketi en kısa ve öz şekilde anlatmam gerekirse elinizde bir yara düşünün o yarayı bir zaman yarabandı ile kapattınız iyileştiğini sandınız ama izi kaldı belki o yaraya bakınca yüzünüz de bir tebessüm olacak, bizim yaramızda öyle tek fark biz o yara izine baktıkça memleketimizi, sevdiklerimizi, ailemizi ve dostlarımızı hatırlayıp bir damla göz yaşı akacak gözümüzden.
Bu günden sonra nasıl yaşayacağız, hiçbir şey olmamış, kimse ölmemiş, her şey yolundaymış gibi mutluymuşuz gibi mi? Kalbim çok ağırıyor. Hatay’ın altı üstü yanıyor ama biz hala üşüyoruz.
Ama Eğer yeniden kalkarsak ayağa ikincisinde daha çok tadını çıkaracağız memleketimizin daha çok gezeceğiz daha çok eğleneceğiz daha çok gülecek daha çok ağlayacağız daha daha çok sarılacağız memleketimize, en sevdiğimize, bu günün işini yarına bırakmayacağız ve en çok içimizde kalan cümleyi hep haykıracağız “seni seviyorum”.
Seni seviyorum güzel memleketim, seni özlüyorum kurtuluş caddesi, seni seviyorum saray caddesi seni özlüyorum süvari kahvemiz, seni seviyorum Atatürk parkı seni özlüyorum güzel meclisim, seni seviyorum uzun çarşım kokunu özlüyorum canım memleketim.
Sevdiğimizi kaybettikten sonra söylemektense bu zamandan sonra hep içimizden geldiği zaman haykıralım pes etmeyelim hep birlikte ayağa kalkalım .